Hani karınca ağzına aldığı kendi ölçeğinde suyla aceleyle gidiyormuş.
Böyle acele nereye gidiyorsun diye sormuşlar?
Nemrud Hz.İbrahimi ateşe attı ya onun ateşini söndürmeye gidiyorum.
Sen bu halinle oraya ulaşamazsın, yol ırak sen küçük ve çelimsizsin.
Karınca hem yürür ayak cevap veriyor; Varsın olsun oraya ulaşamazsan hiç olmazsa o yolda ölürüm ya.
Burada bir karıncanın bile binlerce mil ötede ateş içerisinde kalan birine karşı sorumluluk taşıdığı ve o sorumluluğa karşı görevini yerine getirmek istediği hatırlatılıyor.
Bir şeyi düzeltmemiz için ille de gücümüzün yetmesi gerekmiyor ki.
Fakat mutlaka müdahale edebileceğimiz bir şey vardır.
Hele de gücümüz yetiyorsa.
İşte o zaman bu kaçınılmaz olur.
İşte orada insanlık başlıyor.
Cüzdan seslerinin vicdan seslerini bastırdığı bir dünyada yaşıyoruz.
Duymuyoruz belki de duyamıyoruz.
Duymak istemeyenlerin de olduğunu unutmamak gerek .
Ne olursa olsun bizim üzerimize düşen bir sorumluluk vardır.
Bir yerde bir ocak yanıyorsa, kandilinde bizim yağımız olmalıdır.
Bir yerde bir ocak sönmüşse gönlümüz azap duymalıdır.
Öyküde olduğu gibi;
“Seni yarattım”
Çelimsiz küçük bir kız çocuğu sokağın köşesine oturmuş; yiyecek, para, ya da alabileceği herhangi bir şey için dileniyordu. Üzerinde yırtık pırtık giysiler vardı. Yüzü gözü ise kir içindeydi. Çocuğun perişan bir hali vardı.
Kız dilenirken, sokaktan genç, sağlıklı, zengin görünümlü bir adam geçti. Kızı farketmişti. Ama, belli etmemek için, dönüp bir daha bakmadı. Geniş ve lüks evine, konfor içinde yaşayan ailesinin yanına geldiğinde, çok güzel hazırlanmış bir akşam sofrası onu bekliyordu. Fakat az sonra, gördüğü o dilenci kız aklını takıldı yeniden. Duyguları bir şeylere itiraz ediyordu.
Sonra, kolay yolu tercih etti ve itirazlarını Allah’a yöneltti. Böyle durumların var olmasına izin veren O değil miydi?
İçin için, O’na karşı:
“Böyle birşeyin olmasına nasıl müsaade ediyorsun? Neden o küçük kıza yardım için birşeyler yapmıyorsun?” diye yakınmaya başladı.
Biraz sonra, ruhunun derinliklerinden gelen şu cevabı işitti:
“Yaptım. Seni yarattım!”
Nerede bir düşkün görse sorumlu tutmalı kendini insan.
Ne yaptılar diye değil, önce ben ne yaptım diye sormalı.
Sahi yerdeki bir serçeyi kaldıracak kadarda mı gücümüz yok?
Kim bilir belki de o sizin ellerinizden uçmayı bekliyordur.
Ne dersiniz?