12 Ağustos 2007 Pazar

Siz hiç tuzlu kahve içtiniz mi?

Ahmet SEVEN

Bir düşünür “Arkadaş uğrunda ölmek kolay fakat uğrunda ölünecek arkadaşı bulmak zor” diyor. Seven içinde böyle sevilen içinde. Uğrunda ölebileceğiniz birisi varsa kıymeti bilinmeli, yoksa o zamanda aramaya devam etmeli.

Yani Leyla arayanlar Mecnun olmayı da göze almalıdır. Leyla arayana rastladığım kadar Mecnun olmayı göze alana pek rastlayamıyorum. Dostluklarda böyle. Gerçek dost arayanlar ne yazık ki kendileri gerçek dost olmaya çalışmıyorlar. Daha doğrusu herkes arıyor da aranan insan olmaya yaklaşmıyor. Kim bilir belki de bunun için çayında kahvenin de tadı kalmadı.

Birbirlerini Leyla ile Mecnun gibi severek evlenip daha sonrada çorbanın tuzu eksik diyerek acımasızca kavga eden çok sevgililer gördüm. Bizi kimse ayıramaz diyerek evlenenlerin mahkeme salonlarında boşanmak için şahit aradıklarına şahit oldum. Nasıl bir dünya bu be. Hep yalan deyip geçiyoruz. Oysa onu yalanlarımızla bu hale getiren biz değil miyiz? Neyse.

Bugün Cumartesi. Tatil günü. Her karşılaştığım zaman gözlerimi nemlendiren bir öyküyü sizlerle paylaşmak istiyorum. Sahi siz hiç tuzlu kahve içmiş miydiniz? Öyleyse Buyurun;


”Kıza bir partide rastlamıştı.. Harika bir şeydi. O gün pesinde o kadar delikanlı vardı ki.. Partinin sonunda kızı kahve içmeye davet etti.
Kız parti boyu dikkatini çekmeyen oğlanın davetine sasırdı, ama tam bir kibarlık gösterisi yaparak kabul etti. Hemen kösedeki şirin kafeye oturdular. Delikanlı öyle heyecanlıydı ki, kalbinin çarpmasından konuşamıyordu. Onun bu hali kızın da huzurunu kaçırdı.. "Ben artık gideyim" demeye hazırlanırken, delikanlı birden garsonu çağırdı..
"Bana biraz tuz getirir misiniz" dedi.. "Kahveme koymak için.."
Yan masalardan bile şaşkın yüzler delikanlıya baktı..
Kahveye tuz!..
Delikanlı kıpkırmızı oldu utançtan, ama tuzu kahvesine döktü ve içmeye başladı. Kız, merakla "Garip bir ağız tadınız var" dedi..
Delikanlı anlattı:
"Çocukken deniz kenarında yasardık. Hep deniz kenarında ve denizde oynardım. Denizin tuzlu suyunun tadı ağzımdan hiç eksilmedi. Bu tatla büyüdüm ben.. Bu tadı çok sevdim. Kahveme tuz koymam bundan. Ne zaman o tuzlu tadı dilimde hissetsem, çocukluğumu, deniz kenarındaki evimizi ve mutlu ailemi hatırlıyorum. . Annemle babam hala o deniz kenarında oturuyorlar.. Onları ve evimi öyle özlüyorum ki.."
Bunları söylerken gözleri nemlenmişti delikanlının.. Kız dinlediklerinden çok duygulanmıştı.
İçini bu kadar samimi döken, evini, ailesini bu kadar özleyen bir adam, evi, aileyi seven biri olmalıydı. Evini düşünen, evini arayan, evini sakınan biri.. Ev duyusu olan biri..
Kız da konuşmaya başladı.. Onun da evi uzaklardaydı.. Çocukluğu gibi.. O da ailesini anlattı. Çok şirin bir sohbet olmuştu.. Tatlı ve sıcak.. Ve de bu sohbet öykümüzün harikulade güzel başlangıcı olmuştu tabii.. Buluşmaya devam ettiler ve her güzel öyküde olduğu gibi, prenses, prensle evlendi. Ve de sonuna kadar çok mutlu yasadılar. Prenses ne zaman kahve yapsa prensine içine bir kasık tuz koydu, hayat boyu.. Onun böyle sevdiğini biliyordu çünkü.. 40 yıl sonra, adam dünyaya veda etti.
"Ölümümden sonra aç" diye bir mektup bırakmıştı sevgili karısına.. Söyle diyordu, satırlarında..
"Sevgilim, bir tanem..
Lütfen beni affet. Bütün hayatimizi bir yalan üzerine kurduğum için beni affet. Sana hayatımda bir tek kere yalan söyledim.. Tuzlu kahvede.. İlk buluştuğumuz günü hatırlıyor musun?.Öyle heyecanlı ve gergindim ki, seker diyecekken 'Tuz' çıktı ağzımdan.. Sen ve herkes bana bakarken, değiştirmeye o kadar utandım ki, yalanla devam ettim. Bu yalanın bizim ilişkimizin temeli olacağı hiç aklıma gelmemişti. Sana gerçeği anlatmayı defalarca düşündüm. Ama her defasında korkudan vazgeçtim.
Simdi ölüyorum ve artik korkmam için hiçbir sebep yok.. İste gerçek.. Ben tuzlu kahve sevmem. O garip ve rezil bir tat.. Ama seni tanıdığım andan itibaren bu rezil kahveyi içtim. Hem de zerre pişmanlık duymadan. Seninle olmak hayatimin en büyük mutluluğu idi ve ben bu mutluluğu tuzlu kahveye borçluydum. Dünyaya bir daha gelsem, her şeyi yeniden yasamak, seni yeniden tanımak ve bütün hayatimi yeniden seninle geçirmek isterim, ikinci bir hayat boyu daha tuzlu kahve içmek zorunda kalsam da.."
Yaşlı kadının gözyaşları mektubu sırılsıklam ıslattı.
Lafı açıldığında bir gün biri, kadına "Tuzlu kahve nasıl bir şey" diye soracak oldu..
Gözleri nemlendi kadının..
"Çok tatlı!.." dedi..

Nasıl, tuzlu kahvenin tadını beğendiniz mi?

Hiç yorum yok: