Ahmet SEVEN
İnsanları dostları tarafından hatırlanmaması hatta aranmaması kadar üzen bir şey yoktur.
Hele de bu görev değişikliklerinde olursa.
Bakarsınız çok samimi bir dostunuz bir makam sahibi olmuştur.
Artık ondan eski ilgiyi görmeniz mümkün değildir.
Eskisi gibi ne aranır ne de sorulursunuz. Siz de öyle davranmak zorunda kalırsınız.
Sonra endişeler kemirmeye başlar ruhunuzu. Acaba bir hata mı yaptım diye.
Önceleri işlerinin yoğunluğuna sayarsınız.
Olsun hele bir alışsın tekrar görüşürüz.
Benim için işinden kalmasın dersiniz.
Dersiniz de günler günleri kovaladıkça bir haber alamayışınıza da üzülmeden edemezsiniz. Makama varır arzı hal edersiniz.
Beklersiniz. Ya toplantısı vardır, yada büyük işler konuşuyorlardır.
Sonra boynunuzu büker dönersiniz geriye.
Hasbelkader yolda karşılaşırsınız.
Bir tebessüm eder, bir merhaba der geçip gider.
Büyük insanlara has davranıştır ya bunlar.
O da artık büyük! adamlardan biri olmuştur.
Bazen de makam aracının içerisinde geçip gider yanıbaşınızdan.
Aslında görür de görmezden gelir.
Size nasılsın diyemeyecek kadar işleri yoğundur.
Halbuki bir zamanlar bir fındığın içini dostlarından ayrı yiyemez, bir elmayı ikiye bölmeden edemezdi.
Derdinizi anlatır saatlerce konuşurdunuz. Ne de çabuk unutuverdiniz.
Zaman zaman bu durumda olanlara senide kaybettik derlerdi de inanmaz haksızlık yapılıyor sanırdım. Bir gerçek payı varmış demek ki.
Şimdi bakıyorsunuz anlattıkları da değişmiş, dinleyenlerde değişmiş.
Kendinizi yine ikna etmeye çalışırsınız.
Bulunduğu yerde başarılı olsun da varsın aramayıversin dersiniz.
İnsan buya birgün gelir bu durum sizin de tahammül sınırlarınızı zorlamaya başlar.
İşte o an kızarsınız, kahredersiniz olmaz olsun dersiniz.
Hatta telefon numarasını bile artık gerek kalmadı diyerek silmeyi düşünmeye başlarsınız. Günün bir saatinde telefonunuz çalar.
Arayan o dostunuzdur.
Telefonda gayet samimi bir ses size alo dostum nasılsın ne var ne yok der.
Müsait bir zamanda bir yerde çay içelim der.
Yerini kararlaştırır telefonu kapatırsınız. İşte o an var ya. O an şimdiye kadar içinizde geçen ne kar kızgınlık varsa hepsi birden bire yok oluverir.
Solan çiçekler açıverir yeniden. Fırtınalı bir yağmurdan sonra oluşan gökkuşağı gibi. Gönlünüzde gökkuşağı oluşur birden.
Hatta kendinize çıkışırsınız bile, ben ona haksızlık yapmışım diye.
Şimdi sormak gerek çok mu zor bir merhaba demek.
Hayat bir okyanus gibidir amma, bir gün o makamdan ayrılınca sığınacağınız limanın yine o eski dostlarınız olduğunu unutmayın.
İkbal zamanında da dostlarınızdan muhabbet ikmal etmek zorundasınız.
Aksi halde yakıtsız kalabilirsiniz.
Muhabbetini kaybetmiş bir yüze kimse prim vermez.
İkbal günlerinde yanınızda olanlar suya benzerler. İkbal gidince onlarda çekilirler. Sizde karaya oturursunuz.
Dostlarınız çok önemlidir.
Onları kaybederseniz deliler gibi sığınacak liman ararda yine bulamazsınız.
Dikkat edin parçaları kıyıya vuranlar zamanında eski dostlarının kıymetini bilmeyenlerdir.
Kıymeti de ancak adam gibi adamlar bilebilir vesselam.